6 Kasım 2016 Pazar

Obur Kaplumbağa Masalı




Obur Kaplumbağa Masalı

Bir varmış, bir yokmuş, Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Allah’ın yarattıkları buğday tanesinden çokmuş. Kimi kavak gibi uzun, kimi kabak gibi tombulmuş, Kimi yürürken tıs tıs eder, kimi kuş gibi uçarmış. Yeşil mi yeşil, güzel mi güzel bir orman içinde iki arkadaş kaplumbağa yaşarmış. Birinin adı Meyşa diğerininki ise Tişni imiş.

Meyşa ile Tişni çok iyi arkadaşmış. Meyşa hareketli, yardımsever, çalışkan, dost canlısı bir kaplumbağaymış. Tişni ise tembel, dünyayı umursamayan, herkesten uzak durmayı seven bir kaplumbağaymış. Tek ar­kadaşı Meyşa imiş. Meyşa ve Tişni her akşam aynı ağacın altında buluşurlarmış. Meyşa her gün sabah uzun uzun yürür, yolda gördüğü hayvan­larla tanışır, arkadaş olurmuş. Tisni’ninse her gün yaptığı tek şey bol bol yemek yemek ve uyumakmış. Meyşa, Tişni’ge devamlı olarak;

— Haydi, Tişni sen de biraz gez, hareket et, çok şişmanla­dın, dermiş. Tişni ise;
— Biz kaplumbağalar zaten yavaş hayvanlarız; bizim ha­reketimizden ne olacak, diyerek yatarmış. Sürekli yemek ye­diğinden çok obur bir kaplumbağa olup çıkmış. Bulduğu her otu yiyormuş. Meyşa ona;
— Her otu yeme zehirlenirsin, dermiş ama o bildiğinden hiç şaşmaz, kimsenin sözüne kulak asmazmış. Bir gün Meyşa, Tişni’yi ormanda gezmeye ikna etmiş. Bir­kaç adım gidince Tişni “Yoruldum!” diye şikâyet etmiş.

Dinlenmek için bir yerde durmuşlar. Sürekli boğazını düşünen Tişni, yiyecek bulmak için etrafa bakmaya başlamış. Daha önce görmediği kırmızı meyveli bir sarmaşık görmüş. Yemek için meyvelere doğru ilerlemiş. Meyşa;

—Hayır, Tişni onları yememeliyiz. Ne olduğunu bilmiyoruz, zararlı olabilirler, demiş.

— Baksana kırmızı kırmızı meyveler. Ne kadar da güzel Görünüyor, gel sen de ye, demiş Tişni, Meyşa yememesi için çok yalvardıysa da Tişni’yi vazgeçiremernis. Tişni hem yiyor hem de Meyşa’yı;

— Gel gel, sen de ye çok lezzetli, diye çağırıyormuş. Tişni tıka basa yedikten sonra uyumaya gitmiş. Daha yeni uykuya dalmış ki dayanılmaz bir karın ağrısiyla uyanmış. Meyşa, arkadaşının yanına koşmuş; ama elinden gelen hiçbir şey yokmuş. Tişni karın ağrısıyla kıvranıyormuş. Meyşa ne yapacağını şaşırmış. Aklına arkadaşı geyiği çağırmak gel­miş. Geyik hastalıklardan anlarmış. Koşa koşa geyiğin yanı­na gitmiş. Tişni’nin başına gelenleri ona anlatmış. Geyik şifalı otlardan bir ilaç hazırlamış. Tişni’ye bunu içirmiş. Tişni o günden sonra bir daha asla bilmediği yiyecekleri yememiş.

Meyşa ile birlikte her gün ormanda uzun yürüyüş­ler yapmış. Meyşa artık onun çok yemesine de engel oluyormuş. Tişni şişmanlıktan kurtulmuş, sağlıklı bir kaplumbağa ol­muş. İki arkadaş ormanda uzun yıllar yaşamışlar.

5 Kasım 2016 Cumartesi

Masal Dinle Çocuklar İçin Sesli Masallar



Masal Dinle Çocuklara Sesli Masallar

Masal dinlemek çocuklar için eğlenceli olduğu kadar eğiticidir. Çocuklar hayatta birçok şeyi merak eder. Bu iyi de olabilir, kötü de. Çocuklar kötü olduklarını bilmeden hata yapabilirler. Çocuklar istemeyerek arkadaşının canını acıtabilirler. Dışarıdan duyduğu sözün kötülüğünden habersiz bir şekilde kullanabilirler. Farkında olmadan arkadaşlarına kırıcı sözler söyleyebilirler.

Çocuklar beğendiği, arkadaşına ait bir eşyayı alabilirler. Bu çocuk için hırsızlık değil hoşuna giden bir nesneyi elde etmek olarak görür. Ama çocuk bu davranışın kötü olduğunu bilse, toplumda iyi karşılanmadığını ve kendi kişiliğine zarar vereceğini anlar ve yapmaz. İşte çocuklara bu kavramları öğretmek her anne ve babanın görevidir. Ama çocuklara anlatacağınız şeyler onlar için önemsiz cümleler haline gelebilir.

Çocuğunuza bu davranışın kötü olduğunu benimsetmeniz gerekir. Bu da çocuğun yaşına uygun olarak masal dinletmek veya masal okutmakla olur. Masallar sayesinde çocuklarınıza iyi ve kötüyü kolaylıkla öğretebilirsiniz.Çocuğunuzun ilgisini çekecek bir masal okuyarak hem çocuğunuzu mutlu etmiş olursunuz, hemde masaldaki temayı çocuğunuza benimsetmiş olursunuz. Sitemizdeki sesli masallar kategorisinden çocuklar için hazırlanmış eğitici masalları çocuklarınıza dinletebilirsiniz. Çocuğunuz kolaylıkla iyiyi,kötüyü,yanlışı,doğruyu ve bunun gibi terimlerin gerçek anlamını ve yapılıp yapılmaması gerektiğini öğrenir.
Keloğlan masallarını dinleyen bir çocuk kötülüğün hiç bir zaman kazanmadığını, güzel ve çirkin masalını dinleyen çocuk hiç kimseyle dalga geçilmemesi gerektiğini ve yalancı çobanı dinleyen çocuk yalanın nelere mal olduğunu anlar. Çocuklar için masal olmazsa olmaz bir unsurdur. Çocukların bu kazanımları ileride kişiliğinin düzgün biri olmasını ve ahlaki değerleri koruyan bir birey olmasını sağlar. Masal çocukların zihnini geliştirir ve hayal gücü sahibi bir birey olmasını kolaylaştırır.

Masalları evvela sesli olarak dinleyerek bu yazı türlerine ilgi duyar ve ilerleyen yaşlarda da masal okumayı sürdürür. Çocuklar için görüntülü masallar da oldukça etkilidir. Masallardaki resimler çocukların ilgisini çekerek onları bambaşka bir hayal dünyasına götürebilir. Birbirinden güzel masalları türkiyenin masal dinleme sitesi masaldinle.org sitemizden dinleyebilirsiniz. Etiketler: masal dinle, masal, sesli masallar

29 Ekim 2015 Perşembe

Görüntülü Masallar


Görüntülü Masal izle

 Masallar geçmişten gelen ve günümüze taşınan kültür mirasında önemli bir konuma sahip. Çocuklar için hazırlanmış görüntülü masallar sitesi çocukların beğenisini kazanmış durumda. Görsel eğitimin önem kazandığı son zamanlarda çocuklarımıza görüntülü masallar izlettirerek eğitimi onlar için daha eğlenceli hale getirebiliriz. Hepimiz masalların çocukluğumuzda nasıl bir yer tuttuğunu biliyoruz. Kimi zaman dedemizden kimi zaman ninemizden, annemizden ya da babamızdan sabır ve merakla dinlediğimiz masallar… Küçükken dinlediğimiz masallar bugün bile aklımızda kaldıysa eğer, geçmişle geleceği birbirine bağlamayı becermiş demektir. Öncelikle görüntülü masal sitesi çok iyi tasarlanmış bir site, ekranın sağ alt tarafına doğru olan kategoriler kısmı web sitesinin kullanımını kolay hale dönüştürüyor. Zaten çocuk masalları adına istediğiniz herşeye bu menüden ulaşabiliyorsunuz. Peki bu kategoriler neler? Yerli masallar olarak; Türk masalları, Mevlana masalları, Nasrettin hoca masalları keloğlan masalları var. Sizde çocuklarınızın hayal dünyasını geniş tutmak, onları geleceğe daha güzel hazırlamak ve büyüdüklerinde bile sizi unutmamalarını sağlamak adına masalları öğrenin ve çocuklarınıza anlatın. Kültür mirasımızın gelecek nesillere aktarılması adına bu çok önemli. Görüntülü masallar sitemizde bu noktada iyi vakit geçirebileceğiniz, çocuklarınız için birçok masal öğrenebileceğiniz nezih bir site. Faydalanmayı ihmal etmeyiniz.

27 Ekim 2015 Salı

Tarla Faresi ile Şehir Faresi


Şehir Faresi İle Tarla Faresi Masalı
Bir varmış Bir yokmuş.. Çok eskiden tarla faresi ile şehir faresi arkadaş olmuş. İkisi birbirlerini çok severmiş. Aralarında güzel bir dostluk kurulmuş. Şehir faresi sık sık tarla faresini ziyaret edermiş. Birlikte kırlarda güle oynaya vakit geçirirlermiş. Diledikleri kadar koşar, zıplar, yuvarlanırlarmış…
Bir gün şehir faresi arkadaşını yemeğe davet etmiş.
-Bu akşam bize gel. Sana güzel bir sofra hazırlayayım. Azıcık miden bayram etsin, demiş.
Bu davete tarla faresi çok sevinmiş. Yiyeceği yemeklerin hayalini kurmaya başlamış. Bütün gece rüyasında peynirler, tatlılar, pastalar görmüş. Bu arada şehir faresinin evinde bir telaş bir telaş… Çeşit çeşit yiyecekler, pastalar hazırlanmış. Bütün gün koşturup durmuş.
Akşam tarla faresi kalkıp gelmiş. Bakmış, masanın üzeri çeşit çeşit yiyeceklerle dolu. Masada hiçbir şey eksik değilmiş. Hemen sofraya oturmuşlar. Ziyafet neşeli başlamış.
Tarla faresi önce pastadan bir lokma alacakmış. Tam çatalını uzatmış, dışarıdan sesler gelmiş.
Şehir faresi hemen deliğine kaçmış. Ardından da tarla faresi kendini zor atmış deliğe.
Korkudan kalpleri küt küt atıyormuş.
Tarla faresi sormuş:
-Evin kedisi olabilir mi?
Şehir faresi cevap vermiş:
-Sanırım onun gürültüsüydü.
Yeniden sofraya oturmuşlar. Ama artık neşeleri kaçmış, tedirgin olmuşlar.
Tarla faresi bu kez çatalını böreğe uzatmış. Tam lokmayı ağzına atacakmış, yine sesler işitmişler.Apar topar ikisi de kendilerini deliğe atmış. Yüzleri korkudan sapsarı olmuş.
Korkudan tir tir titriyorlarmış.
Tarla faresi sormuş:
-Evin hanımı olabilir mi?
Şehir faresi cevaplamış:
-Belki odur bilemem.
Sesler kesilince delikten çıkmışlar.
Şehir faresi:
-Kusura bakma. Bazen böyle şeyler oluyor. Haydi yemeğimize devam edelim, demiş.
Tarla faresi:
-Bu kadar yeter! Korku içinde yemek istemem, demiş. Yarın sen bana gel. Kuru ekmek yeriz belki ama kimse de bizi korkutamaz.
Jean de La Fontaine masalı

7 Aralık 2014 Pazar

Keloglan Masallari



 Keloğlan masalları

 Keloğlan türk masallarının en önemli kahramanıdır. Nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelen Keloğlan. Dürüstlüğünün yanında kelliği ve tembelliği her masalın ana konusunu oluşturuyor. Kurnaz zekasıyla her zorluğu aşan bu dürüst kahramanımız türk masal severlerin en çok beğenilen karakterleri arasında yer alıyor. Keloğlanın masallarındaki ana düşünceyi anlatan keloğlan şarkısı; Ben bir garip Keloğlanım Eşeğimin yok palanı Varım yoğum doğruluktur Hiç de sevmem ben yalanı. Kocakarı bir anam var Birkaç tavuk bir de inek Her gün konar kel kafama Evsiz kalmış birkaç sinek. Keloğlanım budur özüm Haram malda yoktur gözüm Garip hakkı yiyenlere Elbet vardır birkaç sözüm Bir eşeğim var bir de sazım Kendimden başkasına geçmez nazım Çoktan beri açlıktan kokar ağzım -Bana bir saray kızı lazım. Keloğlan masallarını okuyabileceğiniz bir site öneriyorum. Gerçekten kaliteli keloğlan masalları yer alıyor.

 Tıklayın = Keloğlan masalları

17 Mart 2012 Cumartesi

Masal dinle


Masal dinlemek

Çocuklar için masalların önemi;

Masallar, çocukların hayal gücünü geliştirir, dil yetisini güçlendirir.
Çocukların gelişiminde en önemli etken şüphesiz masallardır. Masallar, çocukları içinde yaşadıkları ortamdan uzaklaştırıp bambaşka diyarlara götürmektedir. Masallarda anlatılan çeşitli hikayelerde iyilerin, doğrunun galip geldiği her zaman iyilerin kazandığı mutlu sonlar ve yaşanmış gibi anlatılan hikayelerden alınan dersler çocukların hayat karşısında ne yapması gerektiğinin kısa bir özetidir.

Her zaman iyinin, doğrunun kazandığı masalları çocuklarınıza dinletmeyi unutmayınız.

22 Şubat 2012 Çarşamba

RAPUNZEL

RAPUNZEL



Bir zamanlar yoksul ve dul bir kadın varmış. Oğlu çok tembel bir delikanlı olduğu için paraları yok denecek kadar azmış. Bir gün o kadar zor bir duruma düşmüşler ki, kadıncağız ellerinde kalan tek mal varlığını, Süt Beyazı isimli ineklerini satmaya karar vermiş. Oğluna ineği pazara götürüp satabileceği en iyi fiyata satmasını söylemiş.
Dalikanlı pazara giderken yolda tuhaf bir yaşlı adama rastlamış. Yaşlı adam ineğe bir göz atmış ve delikanlıya, “Bak çocuğum, bana bu ineği verirsen karşılığında sana çok değerli şeyler veririm,” demiş. Sonra cebinden beş fasulye tanesi çıkarmış.
“Fasulye tanesi mi?” demiş delikanlı tereddütle.”
“Ama bunlar sihirli,” demiş yaşlı adam. Adam öyle deyince bu iş delikanlının aklına yatmış ve fasulyeler karşılığında Süt Beyazı’nı yaşlı adama vererek yaptığı değiş tokuştan memnun, eve dönmüş.
“Anne! Bak elimde ne var!” diye seslenip olanları anlatmış delikanlı eve dönünce. Ama annesi ona çok kızmış. Fasulye tanelerini dışarı, eline geçirdiği tavayı da delikanlıya fırlatmış. Sonra da ceza olsun diye onu odasına yollamış ve ona yemek vermemiş.
Sabah olunca delikanlı gözlerine inanamamış. Yatak odasının penceresinden, dışarıda bir bitkinin hızla büyüdüğünü görmüş. Bu ne bir ağaç, ne de dev bir ayçiçeğiymiş; göğe doğru büyümüş sihirli bir sırık fasulyesiymiş. Delikanlı hemen pencereden sarkıp sihirli fasulyeye tutunmuş ve tırmanmaya başlamış.
Yarım saat sonra kendini, her şeyin normalden daha büyük olduğu garip bir ülkede bulmuş. Tarlaların ötesinde çok büyük bir ev varmış. Delikanlı evin yanına gidip kapıyı çalmış. Kapıyı bir kadın açmış.
“Yiyecek bir şeyiniz var mı?” diye sormuş delikanlı.
“Var,” demiş kadın. “Ama dev kocam gelince ortadan kaybolman gerek. Çünkü çocuklara hiç dayanamaz, onları hemen yer.”
Delikanlı tam bir şeyler yemek üzere sofraya otururken dışarıdan birinin gür bir sesle şunları söylediğini duymuş:
“Fee-fi-fo-fum,
işte bir çocuk kokusu duydum.
Ölü de olsa, diri de olsa güzeldir onları yemek.
Kemiklerini öğütür, yaparım kendime ekmek.”
“Fırına saklan. Hemen!” demiş kadın delikanlıya. Sonra da kocasına, “Ne çocuğu hayatım, dün kediye verdiğim et parçalarının kokusunu aldın herhalde,” diye seslenmiş.
Yemekten sonra dev kese kese altınlarını saymaya başlamış. Kısa bir süre sonra altın saymaktan yorulup uykuya dalmış. Deliknalı saklandığı yerden çıkıp bir kese altın almış. Keseyi sihirli fasulyesinden aşağıya atmış, ardından fasulyenin sırığına tutuna tutuna aşağıya inmiş. Annesi artık şanslarının döndüğüne bir türlü inanamamış.
Ama birkaç ay sonra ellerindeki tüm altınlar bitmiş. Delikanlı tekrar sihirli fasulyesine tırmanarak devin yaşadığı ülkeye gitmiş. Devin karısı bu kez ona kuşkucu bir şekilde davranıyormuş.
“Geçen gelişinde bir kese altınımız kayboldu,” diye iğnelemiş onu. Ama yine de delikanlıyı içeri almış.
Çok geçmeden dev çıkagelmiş. “Fee-fi-fo-fum,” diye bir şarkı söylüyormuş. Bunu duyan delikanlı hemen yine fırına saklanmış.
“Ne çocuğu, hayatım,” demiş devin karısı. “Dün yediğin piliç haşlamanın kokusunu duydun herhalde. Sen etli böreğini yemene bak!”
Yemeğini bitirdikten sonra dev, karısına, “Kadın, bana tavuğumu getir,” demiş. Karısı hemen tavuğu getirmiş. “Yumurtla!” diye emretmiş dev ve delikanlının hayret dolu bakışları altında tavuk altın bir yumurta yumurtlamış. Tabii delikanlı tavuğu da alıp evine götürmüş.
Delikanlı ile annesi böylece zengin olmuşlar. Ama bir yıl sonra çocuk şansını bir kez daha denemeye karar vermiş ve tekrar sihirli fasulyesine tırmanmış. Bu sefer eve, devin karısına görünmeden girip, bir bakır tencerenin içine saklanmış.
Dev girmiş içeri. “Fee-fi-fo-fum,” diye başlamış yine tekerlemesine.
“Eğer bu yine o lanet olası çocuksa, fırına bak hayatım, kesin oradadır,” demiş karısı.
Delikanlı orada değilmiş tabii ki.
“Buralarda bir yerde, eminim,” diye gürlemiş dev, ama karısıyla birlikte evin altını üstüne getirmelerine rağmen onu bulamamışlar.
Bu sefer dev yemekten sonra altın bir harp çıkarmış ortaya. “Söyle!” diye emretmiş ve harp ninniler söyleyip onu uyutmuş. O an delikanlı bu harpı her şeyden çok istediğini anlamış. Horlamakta olan devin dizine tırmanmış, masaya atlamış ve harpı kapmış.
“İmdat!” diye bağırmış harp. Delikanlı, sırtında harp, masadan aşağıya atlamış. Dev peşine takılmış. Delikanlı sihirli fasulyesini yarıladığında harp, “İmdat!” diye bağırmış yine. Dev delikanlının peşinden sırık fasulyesine atlamış.
Delikanlı aşağıya ulaşınca, “Anne! Çabuk bir balta getir,” diye bağırmış. İkisi birlikte sihirli fasulyeyi baltayla kesmeye başlamışlar. Bir süre sonra sihirli fasulyeyle birlikte dev de yere düşmüş ve anında ölmüş.
“Üf!” demiş çocuk. “Az kalsın gidiyorduk!”
O günden sora delikanlıyla annesi zenginler gibi yaşamışlar. Onlar söyledikçe tavuk altın yumurta yumurtluyormuş. İnsanlar altın harpı dinlemek için onlara para ödüyorlarmış. Delikanlının güzel bir prensesle evlendiği de söyleniyor. Kim bilir belki de gerçekten evlenmiştir.